Yazan: Lal Camgöz
2005 yılında Suna ve İnan Kıraç Vakfı tarafından kültür-sanat hizmeti vermek amacıyla kurulan ve 21 Aralık Salı günü kapılarını okulumuzun Psikoloji Kulübü için açan Pera Müzesi, 6 Mart 2022 tarihine kadar üç yeni sergiye ev sahipliği yapıyor. Bu sergilerde bizi nelerin beklediğine beraber bakalım.
Yarına Notlar
Pera Müzesi, Independent Curators International (ICI) [Uluslararası Bağımsız Küratörler] oluşumunun “Yarına Notlar” isimli gezici sergisini sanatseverlerle buluşturdu. Bu sergiye COVID-19 pandemisinin ilk aylarında, ICI üyelerinden gelen metinlerle oluşturulan “Saha Raporları” isimli yazı dizisi ilham veriyor. 25 ülkeden 30 farklı küratörün çalışmalarıyla hazırlanan ve kısa bir süre önce ABD’de Cantor Fitzgerald Gallery, Haverford College, Kanada’da Contemporary Calgary, Çin’de Sifang Art Museum’da sergilenen “Yarına Notlar”, sanatseverlerin yeni küresel gerçekliği sanatçıların merceğinden görmesini sağlarken, bizleri günümüzün kültürel değerlerini yeniden sorgulamaya davet ediyor.
Dünyanın dört bir yanından 29 sanatçının eserlerini bir araya getiren “Yarına Notlar” sergisi, küresel bir çağda sanatın kolektif hafızanın inşasındaki potansiyel gücünü de ele alıyor. Sergideki birçok çalışma, güven ve itimatın azaldığı zamanlarda dünyayı anlamlandırmanın yollarını sorguluyor.Bu kültürel geçiş döneminde her eser, yakın geçmişten bir ilham kaynağı ve geleceğe yön veren bir bakış açısı benimsiyor.
Pandemi döneminde yaşanan izolasyon, ev hayatı ve bakım kavramlarına dikkat çeken eserler ile sergide bulunan fakat pandemiye doğrudan referans vermeyen eserler hep beraber incelendiğinde, bir bütün olarak günümüz dünyasının sanatsal yansımasını oluşturuyor.
ICI Sergiler Yöneticisi Becky Nahom, “Bize gelen hikâyeler pandeminin etkilerinin yanında, sanat organizasyonlarındaki değişimleri ve yeni duruma nasıl adapte olunduğunu gösteriyordu. Sosyal medya ve dijital platformlar izleyicilere ulaşmak için adımlar atarken, iç mekânlarda bir araya gelemeyen insanlar balkon ve pencerelerde projeler ortaya çıkarmaya başlıyor, tüm bu gelişmeler sanatı, sanat merkezlerinden evlere taşıyordu. Bu nedenle böyle bir zamanda tek bir sesi temsil edemeyeceğimizin farkında olarak kolektif düşünce üzerinden sergi geliştirmeyi hedefleyip gerekli parametreleri belirledik” diyerek oluşturdukları bu sergi için, bugün görülmesinin önemli olduğuna inandıkları eserleri sanatseverlerle buluşturduklarını belirtirken; ortak güven üzerine kurulu olan bu serginin hem okuyucular, hem ziyaretçiler, hem de gözlemcilerin eserlerle iletişim kurmaları için bir çağrı olduğunu vurguluyor.
“İstanbul’da Bu Ne Bizantinizm!”: Popüler Kültürde Bizans
Pera Müzesi ile İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, bu kez Bizans’ın günümüz
popüler kültüründe ki temsillerini ele alan başka bir sergiyi bizlerle buluşturdu. Edebiyattan video oyunlarına, çizgi romandan müziğe, sinemadan modaya, farklı alanlarda, Bizans’a ait ortak temaları bir araya getiren sergi, adını Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Panorama adlı romanından alıyor. Sergi, bizantinizm kavramını farklı yüzleri ile ele alan sergi, Bizans’ın sembollerinin ve değerlerinin farklı sanat mecralarında nasıl yer bulduklarını vurguluyor.
Serginin küratörü Emir Alışık bu sergiyi şu sözlerle özetliyor: “Bizans’ın on dokuzuncu yüzyılda ve yirminci yüzyılın başında akademik ve arkeolojik ‘yeniden keşfi’ birçok sanatsal ifadede -resim, mimari, tiyatro, müzik, edebiyat vb.- geniş bir yankı uyandırdı ve Bizans merakı zamanla büyüyerek yeni ufuklara, alışılmadık literatür ve müzik türlerinden resim ve film yapım tekniklerine, tekstile ve hatta grafik romanlar gibi yeni anlatım araçlarına ulaştı.
Bizans tarihi bazen tarihsel bilginin manipülasyonu yoluyla düşmanlığın uyandırılmasına alet edilse de Bizans mirası karmaşık sosyopolitik meseleleri yansıtmak için de sık sık kullanılır oldu. Bu sergi Bizantinizm’in onu aramadığımız yerlerde bile karşımıza çıkan, etki alanı geniş bir olgu olduğunu ortaya koyuyor.” Ayrıca Alışık Bizantizm’in ne olduğunu ve İstanbul için önemini de şu sözlerle açıklıyor: “Bizantinizm çalışmaları, genelde Bizans diye tanımlanan, 330’dan 1453’e kadar var olan Konstantinopolis’ten yönetilen siyasi yapıya dair her ögenin Bizans sonrası sanatı, siyaseti, kültürü gibi alanlarda karşımıza çıkma biçimlerini konu alır.
Örneğin, bir resim, bir bina, siyasi bir söylem bu disiplinin konusu olabilir. Ortaçağcılık çalışmalarının alt dalı demek her zaman doğru olmayabilir, ancak daha erken bir dönemde ortaya çıkmış ortaçağcılık çalışmalarından yöntem olarak etkilenir. Bizantinizmin —yani sergi bağlamında Bizans’la ilişkilenen popüler üretimlerin— uluslararası boyutu, İstanbul'un kültürel mirasının dünyanın pek çok yerinde çeşitli üretimlere ilham ve kaynak olduğunu gösteriyor. Bu ürünleri incelemek, bazen şehrin tarihsel katmanlılığı ve karmaşıklığını anlamak, bazen de buranın tarihinin yarattığı çeşitli travma ve düşmanlıkların yeniden üretilme biçimlerini, bu yeniden üretimlerin hangi kriz anlarından beslendiğini anlamak açısından faydalı.”
Geleneksel olarak kutsal kitabı betimleyen resimlerle kaplı bir duvar karşılıyor sanatseverleri serginin girişinde, bu kez Pera Müzesi’ndeki çağdaş tasarımla, Bizans ikonalarının zamanımızın ikonik karakterleri üzerindeki etkilerini sergiliyor. Sergi de aynı zamanda moda tasarımcısı Özgür Masur’un Byzantium’20 imza koleksiyonu, Dice Kayek’in Victoria&Albert Müzesi’nden ödüllü Ayasofya koleksiyonu da bulunuyor. Emir Alışık’ın bu konuda ki yorumları
ise şöyle: “Doksanlarda MET, British Museum gibi kurumların Bizans sanatı sergileri düzenlemeleri moda evlerini de etkiledi ve buradan ilhamlamodacılar çeşitli kreasyonlar ürettiler. Günümüzde de hem batılı hem de Türkiye’den moda evlerinin Bizans temalı kreasyonlar, fotoğraf serileri üretildiğine şahit oluyoruz. Sergide bu bağı göstermek istedik. Bunun yanında Özgür Masur ve Dice Kayek örneklerinde Bizans kültürel mirasıyla dahaörtük bir ilişkilenme de görüyoruz. Bu, moda evlerinin tasarımlarında doğrudan mozaikle betimlenmiş bir figürün eserin üstüne basılması değil de mimari dekorasyon ögelerinin, formlarının eserlere taşınmasıdır”
İstanbul’dan Bizans’a: Yeniden Keşfin Yolları |1800–1955
Pera Müzesi ile İstanbul Araştırmaları Enstitüsünün ortak çalışmaları olan İstanbul’dan Bizans’a sergisi, zengin bir arkeolojik eser ve arşiv seçkisi ile etkileyici canlandırmaları bir araya getiriyor ve Bizans araştırmalarının İstanbul’daki gelişimine ışık tutuyor.
Küratörü Brigitte Pitarakis olan sergi, Osmanlı başkentinin, Bizans araştırmalarındaki rolünü irdeliyor, bugüne kadar yeterince çalışılmamış bir alana ışık tutarken, İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin Bizans koleksiyonları başta olmak üzere Türkiye’den ve dünyadan önemli birçok kütüphane ve arşiv kurumu ile özel koleksiyonlar katkıda bulunuyor. Döneme özgü, gösterişli bir üslupta resimlendirilmiş nadir kitapları, baskı ve haritaları, orijinal arşiv fotoğrafları, belge ve resimleri içinde bulunduran sergi, kendi içerisinde tematik bir bütünlük sağlanmış bir biçimde sanatseverlere sunuluyor. Nejad Melih Devrim ve Fikret Mualla’nın Bizans’tan esinlenen resimleri, bu mirasın modern sanat üzerindeki etkisini ortaya koyarken, A. Tayfun Öner’in İstanbullu gök bilimci Eugène Antoniadi’nin kariyerini ele alan üç boyutlu animasyonu Bizans’a bilim kurgu merceğinden bakıyor.
Bizans mirasının sanatseverlerin dikkatini çekmesinin ilk kez bu sergide irdelendiğine dikkat çeken küratör Brigitte Pitarakis, “Berlin-Bağdat demiryolunun inşası ve Süveyş Kanalı’nın açılmasıyla 19. yüzyıl sonlarında modern taşımacılık ağının temelleri atıldı. Bu gelişmeyle coğrafi ufuklar genişlemeye başlarken teknolojideki gelişmelerle birlikte geçmiş uygarlıklara ve bugün ‘öteki’ diye adlandırılan insanlara yönelik merak arttı. Artan bu merak geçmiş uygarlıklar ve özellikle Bizans hakkında araştırmalar yapılmasına vesile oldu. İstanbul’dan Bizans’a sergisi, 1800’lü yıllardan 1955’e kadar Bizans’a dair bilgi birikiminin gelişimini ve Bizans araştırmalarının bir disipline dönüşme sürecini ziyaretçilerle paylaşırken, bu farkındalığın oluşmasında İstanbul’un merkezi rolünü inceliyor. Sergi, karmaşık bir konu olan modern tarihte Bizans mirasına, dönemin siyasal, ekonomik ve kültürel aktörlerinin perspektifinden bakarak ışık tutuyor” diyor.
Kommentare