Yazan: Şadi Sarıkaya
Bir kurumun en önemli temsilcisi beraberinde taşıdığı amblemi, logosu ya da sembolüdür. Kulüplerin, şirketlerin hatta ülkelerin kendilerini insanlığa tanıtışı olan bu ifadeler temsil ettiği topluluğun aynası niteliğindedir.
Bir kurumun adı anıldığında zihnimizde beliren de yine bu “aynalar” olduğundan dolayı logolar da o kurumun kimliğini belirleyen “aynalar”dır. Bu “aynalar" da günümüzün çağına ayak uydurarak tarih boyunca değişim geçirirler ve çektikleri ilgiyi devamlı kılmaya çalışırlar. Bugün üzerinde duracağım “ayna” Galatasaray’ımızın oldukça basit ama bir o kadar da yerinde olan iç içe geçmiş “G” ve “S” harflerinin sarı ve kırmızı renklere bürünmüş amblemi olacak. Türkiye’nin en büyük spor camiasını temsil eden amblemin okuduğumuz sıralardan çıkış sürecine hep beraber göz atalım.
Günümüzde alışık olduğumuz amblem tabii ki de belirli değişikliklere uğrayarak günümüze ulaştı. 1905 yılında Ali Sami Yen ve arkadaşları tarafından kurulan kulübün ilk logosu 333 Şevki Ege tarafından “ kartal” olarak çizilmesi hepimizi şaşırtsa gerek. Şu an Beşiktaş’ın simgesi olan kartal zamanında belki de kartalın yırtıcı olmasından dolayı Ali Sami Yen’in Galatasaray’a koyduğu “Maksadımız İngilizler gibi toplu bir halde oynamak, bir renge ve bir isme malik olmak ve Türk olmayan takımları yenmektir.” hedefinin bir yansıması olarak düşünülmüş olabilir. Nitekim bu amblem kulüp üyeleri arasında çok fazla kabul görmedi.
1923’e yani Cumhuriyet’in kuruluşuna kadar Galatasaray’ın kendine özgü bir “ayna”sı hala oluşmamıştı. Her kurumun ihtiyacı olan amblemine kavuşmak için bir türlü doğru koşullar oluşmamıştı Galatasaray’da. Nitekim Galatasarayımızın kendi alamet-i farikasına yani kendine özgü amblemine kavuştuğu zaman 1923 yılında 1919’dan beri kesintisiz yapılan kongrelerinden bir tanesiydi. Kulüp artık 18 yaşındaydı ve bu kongreye özellikle gençler büyük ilgi göstermişti çünkü o kongrede bir sürü yenilikler yapılacakmış. Kongre esnasındaki yeniliklerden birisi de amblem olmuş. Amblemin ortaya çıkışı Sultani'den her zaman çıkan genç kalemlerden biri olan Ahmet Ayetullah Abi sayesindedir. Arkadaşlarının “Ayet” olarak seslendiği Ayetullah abi, sıra arkadaşı Şinasi abi ile Sultani'de bulunan genç kalemlerin sesi olan “Kara Kedi” adında bir dergi çıkartıyorlarmış. Bu dergiyi diğer dergilerden ayıran özelliği sıradan matbaa baskısı dergilerinden olmayıp Ayetullah abimizin inci gibi yazısının eseri olmasıymış. Yani üretiminden dağıtımına kadar tamamen el emeği kokan, dergideki yazarların göz nuru olan bir dergiden bahsediyoruz.
Ayetullah abi sıklıkla bu dergide inci gibi yazıları kadar çizimleriyle de kendisinden söz ettiriyormuş. Günümüzde hala Galatasaray’ın internette paylaştığı onun inanılmaz kara kalem çalışmaları Sultani'nin geçmişteki yatakhane kültüründen zamanın Beyoğlu sokaklarına kadar geçmişin canlı bir arşivini oluşturuyor.
İşte yine Kara Kedi’nin sayfalarında dekoratif amaçlı yaptığı süslemelerin ve çizimlerin yanı sıra okuyucuların dikkatini çeken bir figür dikkat çekmiş: İç içe geçmiş gayın ve sin harflerinin sarı ve kırmızı renklerle bezendirilmiş bir çizimi, içinde de tabii ki de derginin maskotu kara kedi! Bu figür herkesin o kadar çok sevgisini kazanmış ki Galatasaray’ı temsil edecek yegane “ayna”nın bu olduğuna ,kara kedisiz versiyonuna, karar vermişler.
Gerçekten de Galatasaray’ın renklerini ve ismini bu kadar şık temsil eden başka bir çizim yokmuş. Bu düşüncelerle yapılan kongrelerden birinde bu çizimi amblem olarak kabul ettirmek istemişler fakat nasıl?
Ayetullah abi kendi içerisinde kapanık, içe dönük bir insanmış bu yüzden Şinasi abi kongreye çıkartmak için çizimi almış. Kongre gençlerle dolu olduğu gibi adeta gençlerin enerjisi ile pırıl pırıl parlıyormuş. Arka sıralarda Şinasi abinin de gücü yetmemiş. Daha otorite sahibi, önde gelen bir insan gerekiyormuş. Nihayet yan sırasında oturan Doktor Nazım (Canko) abimiz çizim taslağını alıp kürsüye çıkmış. Konuşmasına “… arkadaşlar genç kardeşlerimizden Şinasi Reşit kongremize bir rozet şekli getirmiştir. Kulübümüzün remzi ve rozetimiz olarak kabul edilmesini teklif ederim …” şeklinde başlayıp elindeki o taslağı kongreye gösterdiğinde adeta alkış tufanı kopmuş ve tüm Galatasaraylılar yürekten onaylayarak kendilerine tutulacak o “ayna”nın bu olduğuna nihayet karar vermişler.
Amblem, kulüp üyelerinin gönüllerini fethettikten sonra görücüye çıkarak ilk kez 1925 yılında Galatasaray öğrenci kağıdının mektup ve zarf kağıtlarında, ardından lise öğrencilerinin kasket ve ceketlerine, aynı esnada ise tabii ki de Galatasarayımızın olduğu mecralardaki tüm sporcularda kullanılmış ve hala daha kullanılmaya devam ediyor.
Liseden çıkma bir takımın bu kadar büyük olmasının yegane sebebi içerisinde olan genç beyinlerin çağlarının ötesinde bir görüşe ve vizyona sahip olmasıdır. Eşine az rastlanır bir şekilde bu kadar kendi kendine yeten kulübün kendi “ayna”sını bulma serüveni de bu kadar kendisini özetleyebilirdi. Gerek birlik ve dayanışma olsun, gerek de kendi içerisindeki nitelikli insanlar olsun Galatasaray kuruluşunda çağının ötesinde bir olgunlukla ilerlemiştir.
Yazımı o dönemleri bizzat görüp yaşayan rahmetli Suat Başar abimizin anlatısıyla noktalıyorum:
“Yıl 1923… O yıl biz "cinquieme" da, yani lise 1'deydik. Arkadaşlarımızdan 74 Ayetullah Emin, sıra arkadaşı Şinasi (Şahingiray) ile birlikte her hafta "Kara Kedi" dergisini çıkarıyordu. ... Bir defasında bu dergi kapağında hepimiz basit fakat zarif çizilmiş bir "Gayin-Sin" gördük. Kırmızı Gayın'ın içine sarı bir "Sin" oturtulmuştu. Hendesi çizgilerle ve muayyen ölçülerle resmedilmiş olan bu şekil, kulübümüzün, yalnız kulübün değil, bütün Galatasaraylılığın remzi olacaktı. Ama, her şeyden evvel bu şekli kulübün kongresine teklif etmek lazımdı. Bu teklifi kim yapacaktı? Tasarladığımız arkadaş çekingendi ve kongre günü yaklaşıyordu. Nihayet o gün geldi. 1923 yılında, bir gün mektebin resim sınıfında kalabalık bir kongre toplandı. Ne ateşli, ne heyecanlı bir kongreydi o. Kimler yoktu ki? Belli ki Galatasaray yeni hamlelere hazırlanıyor, spor sahasında yeni inkılaplar yapacak, memlekette yeni çığırlar açacak. Teklifler ve kararlar birbirini kovalıyor. .... Nihayet Şinasi'nin yanında oturan Dr. Namık (Canko) merhum, söz alıp ortaya çıktı ve 'Arkadaşlar, genç kardeşlerimizden Şinasi Reşit, kongremize bir rozet şekli getirmiş, kulübümüzün remzinin yeni rozetimizin şekli olarak kabul edilmesini teklif ederim' dedi. Teklif alkışlar arasında ittifakla kabul olundu. Ayet, yalnız eski harflerle "Gayin-Sin" çizmekle kalmamış, aynı uslupla bir de "GS" yaratmıştı. Bunların asılları Ayet'in Şinasi'nin yardım ile çıkardığı haftalık el yazısı "Kara Kedi" mecmuasındadır.
Comentarios