21 Q à M. Collard
Yazan: Öykü Atalay & Ege Akgün
Ne zaman Türkiye'ye geldiniz ve Galatasaray Lisesinde nasıl çalışmaya başladınız?
Quand êtes-vous arrivé en Turquie et comment avez-vous commencé à travailler dans GSL ?
Türkiye'ye ilk geldiğimde Temmuz 2004'tü. Tatil için gelmiştim ve Türkiye'yi çok beğenmiştim. İstanbul'a gelmiştim ve yeni keşfimdi. Daha sonra, İzmir ve Aydın'a yakın bir yere gitmiştim. Çok sevmiştim ve kendi kendime eğer imkanım olursa Türkiye'ye yaşamaya geleceğim demiştim. Bu şansı 2008'de elde ettim ve Eylül 2008'de Galatasaray Lisesinde çalışmaya başladım ve 2008'den beri çalışıyorum.
Alors la première fois que je suis venu en Turquie, c’était en Juillet 2004. J’étais venu en vacances et j’ai beaucoup aimé la Turquie donc c’était ma première découverte, j’étais venu à Istanbul. J’étais parti dans la région de Izmir, près de Izmir entre Aydin et Izmir. J’ai beaucoup aimé, je me suis dit si un jour j’ai l’occasion de venir vivre en Turquie, je viendrai et cette occasion s’est présenté en 2008 et donc je suis venu en septembre 2008 à Galatasaray et j’ai travaillé à Galatasaray depuis 2008 jusqu’à aujourd’hui.
Okulda en güzel üç hatıranız nedir?
Quels sont votre trois souvenirs les plus durables à l’école?
O kadar çok var ki sıralamam mümkün değil... Ama her halükarda kesin olan bir şey var ki o da Galatasaray’da her zaman büyüleyici anların olduğu. O kadar çok var ki birinin diğerinden daha iyi olduğunu söyleyip söyleyemeceğimi bilemiyorum.
Bah, il y en a beaucoup, il y en a tellement beaucoup que je suis pas sûre de pouvoir les classer. Mais en tout cas une chose est sure, c’est y a toujours des moments magiques à Galatasaray. Il y en a tellement que je sais pas si je pourrais dire celui-là était meilleur que l’autre.
Fransa ve Türkiye’yi kıyasladığınızda, ikisinin baskın yönleri nelerdir?
Quand vous comparez la France et la Turquie, quels sont les aspects prédominants des deux?
Her zaman Türkiye ve Fransa’yı kıyaslamak zordur. Fransa’da sevdiğim çok şey var ama Fransa’yı Türkiye’ye gelmek için bıraktım. Türkiye de de sevdiğim çok şey var. Bunlar yüzünden geldim. Burada olmaktan çok memnunum.
C’est difficile toujours de comparer la France et la Turquie. Il y’a des choses que j’aime beaucoup en français et que j’ai laissé en France pour venir en Turquie. Il y a aussi beaucoup de choses que j’adore en Turquie et pour lesquelles je suis venu. Je suis très content d’être là.
İleride de Türkiye’de mi yaşamayı planlıyorsunuz?
Pensez-vous que vous vivrez en Turquie à l'avenir ?
Şimdi 14 yıl oldu, 2008 den beri. Şimdilik Türkiye’den çok memnunum. İleride bizi neyin beklediğini göreceğiz.
Maintenant ça fait 14 ans depuis 2008, pour l’instant je suis très content en Turquie et on verra ce que le futur nous réserve.
Mevcut eğitim sistemini nasıl buluyorsunuz ve nasıl daha iyi hale getirilebilir?
Comment est-il le système éducatif et comment mieux orienter le système éducatif d'aujourd'hui ?
Buranın sisteminin sorunu öğrenmenin ezbere dayalı olması, ki bu aslınca gayet üzücü. Ezberlenecek o kadar fazla şey var ki bu, öğrenciye öğrenmek için yeterli zamanı bırakmıyor, bu durum özellikle fen dersleri için geçerli. Fende esas olan, sonuçları anlamak, onların nereden kaynaklandığını görmek ve yeniden açıklayabilmektir. Bence Türk sistemindeki tek sorun bu. Az önce söylediğim gibi, ezber zorunluluğu üzücü. Zira ezberlenilen şey sonrasında unutulmaya mahkum kalıyor, dolayısıyla sonucu ya da cevabı bilseler bile öğrenciler bunun nereden kaynaklandığını bilmiyorlar, yani neticede ezber faydasız kalıyor. Bununla birlikte ilginç olan ve daha da geliştirilebilecek şeyler de var aslında müfredatta fakat maalesef buna zamanımız yok, bu da ayrıca üzücü.
Dans le système éducatif ici, ce qui est un peu dommage c’est que tout est basé sur apprendre par cœur. Il y a tellement de choses à apprendre par cœur que ça ne laisse pas temps de comprendre les choses, surtout pour les sciences. Les sciences c’est important de comprendre les résultats, de comprendre d’où ils viennent et d’être capable de pouvoir les ré expliquer. Je pense que c’est la seule chose qui est un petit peu dommage, qui est même très dommage dans l’éducation. Parce que apprendre par cœur, on oublie après et même si on connaît le résultat on sait pas pourquoi donc finalement ça n’apporte pas. Par contre il y a beaucoup de choses qui sont très intéressantes et qui pourrait être encore plus développés mais malheureusement on n’a pas de temps et c’est un peu dommage.
Nasıl bir öğretmen olduğunuzu düşünüyorsunuz?
Comment pensez-vous que vous êtes comme professeur?
Hmm, buna cevap vermek bana değil size düşer. En dürüst şekilde cevaplamam gerekirse, şu var ki mükemmel öğretmen yoktur, hepimiz daha iyi olabiliriz, yetkinleşebiliriz. Dersten derse, devreden devreye kurduğumuz ilişkiler sabit kalmıyor. Dolayısıyla her sene yeni şartlara uyum sağlıyoruz, yani her yıl gelişiyoruz. Hep aynı yerde sayamayız, aynı şekil üzere duramayız. İlerlemek lazım; öğrenciye, şartlara, her şeye adapte olmak lazım. Sabit kalmak bir öğretmen için sağlıklı olmaz.
Bah, ça c’est pas à moi de le dire, c’est à vous de me dire. Je pense que si je dois répondre de façon la plus honnête possible, c’est que il n’y a pas de professeur parfait, on est tous perfectible. D’un cours à l’autre, d’une promotion à l’autre ce sont pas les mêmes rapports qu’on a. Donc forcément tous les ans on s’adapte aux conditions et ça veut dire qu’on progresse tous les ans. On peut pas être dans un cadre, rester toujours le même prof. Il faut progresser, il faut s’adapter à l’élève, aux conditions, à tous, si on reste fermé c’est pas bon.
Türkçe sizce zor bir dil mi? Öğrenirken en çok zorlandığınız konular nelerdir?
Pensez-vous que le turc est une langue difficile, quelles étaient les sujets les plus difficiles pendant votre apprentissage?
Aslında, Türkçeyi ilk defa Fransa’dayken bir kitap sayesinde öğrendim. Her metroya bindiğimde küçük kitabım benimleydi. Yani Türkçe okuyordum. Ben Türkçeyi çok basit buluyorum çünkü kurallar her zaman sabit. Çok az istisna var. Aslında bu bir avantaj. Aksine, söz dilimsel bir yapıya sahip. Yani bu biraz zor çünkü kelime sırası Fransızcayla aynı değil. Kelimeleri doğru sıraya koymak çok zor. Ama bana göre globalde Türkçe çok bilimsel ve basit bir dil. Yani Fransızcada çok kural var ama aynı zamanda çok da istisna var yani çok sağlıklı değil.
En fait je l’ai appris à partir d’un livre quand j’étais en France, à chaque fois que je prenais le métro, j’avais mon petit livre avec moi et donc je lisais le turc. Je trouve que c’est une langue qui est très facile parce que les règles sont toujours respecté, il y a très peu d’exception, donc ça c’est un peu l’avantage. Par contre c’est au niveau syntaxique, donc c’est un petit peu difficile parce que l’ordre des mots n’est pas le même qu’en français. C’est très difficile de réfléchir d’une autre façon et de mettre les mots dans le bon ordre. Mais sinon moi je trouve que globalement c’est une langue très scientifique et que c’est plutôt simple. Alors dans la langue française y’a beaucoup de règles mais il y a beaucoup d’exception donc c’est pas évident.
Kimyayı Türkçe mi Fransızca mı öğrenmek daha zordur?
Est-il plus difficile d’apprendre la chimie en français ou en turc?
Kişiden kişiye değişir. Bir Fransız için Fransızca, bir Türk içinse Türkçe daha kolaydır. Ama bir Galatasaray öğrencisi için Fransızca daha kolaydır.
Ça dépend pour qui. Pour un français, c’est plus facile en français et pour un turc, c’est plus facile en turc. Mais pour un élève de Galatasaray, c’est plus facile en français.
Neden Fas’ta değilsiniz ve neden Türkiye’yi seçtiniz?
Pourquoi vous n’êtes pas au Maroc, pourquoi vous avez choisi la Turquie?
Mezuniyetimden sonra ülkemden ayrıldığımda on sekiz yaşındaydım. Üniversite okumaya Fransa’ya gittim, Paris bölgesine. O dönemlerde Türkiye’yi keşfettim, sonra da buranın insanlarını, Türk halkını çok sevdim. Buraya bayağı bağlandım. Buraya gelmek niyetideydim ki bunu da 2008’de gerçekleştirdim. Ne Fas’a ne Fransa’ya dönmek istemedim, burada, İstanbul’da ve Galatasaray’da keyfim yerinde.
Moi j’ai quitté le Maroc, j’avais 18 ans donc après le baccalauréat, après l’examen de douzième. Je suis allé faire mes études en France en région parisienne. Du coup j’ai découvert la Turquie et j’ai beaucoup aimé le pays, les gens, le peuple turc donc je suis resté très attaché à ce pays. J’avais envie de venir ici et c’est ce que j’ai fait en 2008. J’ai pas eu envie de retourner ni au Maroc ni en France mais je suis bien à Istanbul, à Galatasaray.
Türkiye'de başka bir şehirde yaşamak ister miydiniz?
Voulez-vous également vivre dans une autre ville de Turquie?
Sanmıyorum. En sevdiğim şehrin İstanbul olduğunu düşünüyorum. Antalya'yı da çok seviyorum doğasından dolayı ama orada yaşayabileceğimi zannetmiyorum. 1-2 hafta kalmak için gitmek güzel oluyor. Fakat yaşamak için düşünüldüğünde sadece İstanbul'u tercih ederim. Her ne kadar yorucu olsa da, büyük şehirleri severim.
Je pense pas. Je pense qu’Istanbul c’est ma ville préféré en Turquie. Et j’aime beaucoup Antalya, la région d’Antalya pour la nature mais je pense pas que je pourrais habiter. J’aime aller là bas rester une semaine, deux semaine mais si c’est vraiment pour vivre je pense qu’il n’y a qu’Istanbul qui me plaît, j’aime les grandes villes en fait, même si c’est fatiguant.
Öğretmenler günü etkinliklerinde sahne aldığınızı biliyoruz. Güzel bir sesiniz var. Bunu nasıl keşfettiniz? Barış Manço’ya ilginiz nereden kaynaklanıyor?
Nous savons que vous performez lors des spectacles de la journée des enseignants, vous avez une belle voix. Comment vous l'avez découvert? D'où viens votre intérêt à Baris Manco?
24 Kasımlarda yıllardır Barış Manço söylediğim doğrudur, Türkiye’ye geldiğimde Barış Manço’yu keşfettim ve şarkılarını çok sevdim. Onun şarkılarını çok komik ve çok dinamik buluyorum. Ayrıca günlük hayattan bahseden şarkılar bunlar, dolayısıyla her gün bizi kuşatan şeylerden bahsetmesini çok seviyorum. Zerrin Hoca 24 Kasım için tören hazırlarken öğretmenlerden şarkı söylemelerini talep etti. Ben de denemek isterim dedim, ama çok çok kötü şarkı söylüyorum, güzel bir sesim olduğu doğru değil. Her sene Öğretmenler Günü yaklaşırken Zerrin Hoca benim kendisinden şarkı söylemeyi talep edeceğimi bildiği için stres oluyor. Ne yazık ki, ya da Zerrin Hoca için ne mutlu ki, üç yıldır koronavirüs yüzünden tören yapılmıyor. Yani üç yıldır Barış Manço söyleyemiyorum ve bunu özledim.
C’est vrai que ça fait plusieurs années que je chante Barış Manço le 24 novembre. Quand je suis arrivé en fait en Turquie, j’ai découvert Barış Manço et j’adore ces chansons. Je trouve qu’elles sont très dynamiques et très comiques. Moi j’aime bien et en plus elles parlent beaucoup de la vie de tous les jours, de la vie quotidienne donc ça parle vraiment des choses qui nous entour tous les jours. Donc quand Madame Zerrin a commencé à préparer les tören pour le 24 novembre, elle a demandé aux profs de chanter. Moi je me suis dit je veux bien essayer mais je chante très très mal, je n’ai pas une belle voix c’est faux. Et Madame Zerrin stresse tous les ans quand le 24 Novembre approche parce qu’elle sait que je vais lui demander pour chanter. Mais malheureusement, ou heureusement pour Madame Zerrin, ça fait trois ans qu’il n y a plus de tören à cause du covid. Donc ça fait trois ans que je n’ai pas chanter Barış Manço et ça me manque beaucoup.
Öğretmen olmasaydınız, mesleğiniz ne olurdu?
Que serait votre métier si vous n’étiez pas enseignant?
Öğretmen olmasaydım, ilgimi çeken, hoşuma giden o kadar fazla şey var ki ...
Si j’étais pas enseignant, il y’a tellement de choses qui me plaisent qui m’attire.
Şarkıcı? Barış Manço?
Chanteur? Barış Manço?
Şarkıcıı eveet, kesinlikle. Barış Manço...
Chanteur, oui c’est sûr. Barış Manço...
Sizin için ideal öğrenci nasıldır?
A quoi rassemblerait votre étudiant idéal?
Daha organize bir GSL öğrencisi. Galatasaray’da yalnızca organizasyon eksik...
Un élève de Galatasaray mieux organisé, il manque juste l’organisation à Galatasaray.
Kendinizi üç kelimede anlatır mısınız?
Pouvez-vous vous décrire en trois mots?
Quiz, sınav, peformans notu.
Quiz, examen, note de
performance.
GSL sizin için neden özeldir?
Qu’est-ce que le lycée de Galatasaray a de spécial pour vous?
Hmm, bunu tek kelimede özetlemem mümkün: Öğrenciler. Galatasaray’ı en özel yapan şey bence bu.
Ah bah ça je le résume en un mot: les élèves. C’est ce qu’il y a de plus spécial en Galatasaray.
Favori devreniz hangisi?
Quelle est votre devre préférée?
Bi' saniye... Siz 157’siniz, o zaman benim favori devrem 159; benim devrem gelecek senekiler, yani siz de iki sene önce benim en sevdiğim devremdiniz.
Attendez vous, vous êtes 157 donc ma devre préférée c’est la 159. Ma devre est ce qu’il vont venir l’année prochaine. Donc vous, vous étiez ma devre préférée, il y a deux ans.
Koronavirüs geçirdiğinizi biliyoruz; nasıl iyileştiniz, nasıl atlattınız? Nasıl bulaştığını biliyor musunuz?
Vous avez eu le coronavirus, comment vous en êtes-vous remis, savez-vous d’où il a été transmis?
Maalesef nereden kaptığımı bilmiyorum, gerçekten hiçbir fikrim yok. Benden iki hafta kadar önce bazı arkadaşlarımın enfekte olduğunu biliyorum ama bu yalnızca tesadüf olsa gerek. Tek bildiğim bir anda geldiği. Şöyle ki hatırlıyorum hafta sonu hava çok soğuktu, akşam altıya doğru eve dönerken üşüttüğümü hatırlıyorum. Pazartesi okula geldim ve normal şekilde derslerime girdim. Aynı gün, ders bitimine doğru bir anda kendimi biraz yorgun hissetmeye başladım, ardından öksürme isteğim geldi, yani birden boğazım gıcıklandı. Saat 4 gibi çıktığımda yorgunluk hissim artmıştı, ben de test vermeye gittim ve ne yazık ki... Ateşim çıktı, geceleyin biraz öksürdüm, o geceyi hasta geçirdim.
Malheureusement je ne sais pas comment je l’ai attrapé, j’ai vraiment aucune idée. Je sais que j’ai des amis qui ont eu le Corona deux semaines avant que moi je l’ai eu mais je pense que c’est un pas de lien. Je ne sais pas du tout, je sais que c’est venu d’un coup. C’est-à-dire que le week-end, il faisait très froid le dimanche, je m’en souviens et j’ai eu froid en rentrant chez moi en fin de journée vers 18 heures, au moment où le soleil se coucher. Le lundi je suis venu en classe, j’ai fait ma journée de cours normalement et à la fin de la journée vers 3h15, je commençais à me sentir un petit peu fatigué et un peu comme si j’avais envie de tousser on dit: un chat dans la gorge. Quand je suis sorti à 4h, j’étais quand même fatigué donc je suis allé faire un test et malheureusement... J’ai eu de la fièvre, j’ai un peu toussé la nuit donc je suis tombé malade pendant la nuit en fait et le mardi matin bah...
Karantina döneminde 3 ay için Fransa'ya gittiğinizi duyduk. Süreç nasıl geçti?
Vous êtes allé en France pendant trois mois lorsque la quarantaine a commencé l’année dernière, comment c’était passé pour vous?
2020 Mart'ta Fransa'ya gittim. Döneceğim hafta sonu, 15 mart, bize uçuşların iptal edildiği anons edildi. Yani dönemedim. Daha sonra sınırlar kapatıldı ve online eğitime geçildi. Fransa’dayken derslere devam ettim. Sınırlar 17 Nisan’a kadar kapalıydı, devamında uzatıldı. Sınırlar açıldığında yılın sonuna geliyorduk. Yani kaldım. En zor yanı ise az eşya ile gitmiş olmamdı. Neredeyse hiç eşyam yoktu. Çok garip bir deneyimdi.
En fait je suis parti effectivement en mars 2020 en France et le week-end où je devais revenir le dimanche 15 mars, on nous a annoncé que les vols ont été supprimés et donc du coup je n’ai pas pu revenir. Ensuite les frontières ont été fermé mais comme l’enseignement a été à distance, il n’y a pas eu de conséquences. Je me suis connecté depuis la France et j’ai continué à faire les cours depuis la France. C’était jusqu’au 17 avril que les frontières étaient fermées et ensuite ça a été prolongé. Quand les frontières ont réouvertes, c’était presque la fin de l’année. Donc j’étais resté bloqué mais ce qui était le plus dur, c’est que je suis parti avec très peu d’affaires, j’avais presque pas d’affaires, c’était quand même une expérience intéressante.
Daha önce çeşitli maratonlara katıldığınızı gördük, hangisine katıldınız?
On sait que vous avez participé aux marathons, lequel?
Anlaşılan bayağı çalışıp gelmişsiniz, her şeyi biliyorsunuz maşallah. Evet, daha önce İstanbul’da ve Antalya’da koştum. Mart’ın başında Antalya’ya gitmeyi seviyorum maalesef iki yıldır gidemedim. İlki Kasım ayında İstanbul’da 15 km’lik bir maratondu. Ondan sonra üç tane daha yaptım: 42 km’lik İstanbul maratonu, 42 km’lik Madrid maratonu ve 2019’da yaptığım Girit maratonu. Ardından pandemi çıktı maalesef. Bu yıl İtalya’da 42 km’lik bir maratona katılacağım, hazırlıklara başladım.
Donc je vois que vous êtes bien enseigné, vous savez tout maşallah. Oui alors j’ai couru déjà à Istanbul et à Antalya surtout j’aime beaucoup aller à Antalya au début de Mars mais je suis pas allé depuis deux ans et sinon j’ai eu mon premier premier cours c’était à Istanbul, c’était un 15 km à Istanbul au mois de novembre. Après j’ai fait trois marathon: le marathon d’Istanbul 42 km, le marathon de Madrid 42 km et la dernière année j’ai fait le marathon de Crète en 2019. Crète, c’est Girit Adası. Voilà après il y a eu covid donc malheureusement je n’ai pas pu recourir un marathon. C’est année inşallah je vais courir un marathon 42 km en Italie, j’ai commencé la préparation.
Klişe bir sorudur ama merak ettik, ıssız bir adaya düşecek olsanız, yanınıza alacağınız beş şey nedir?
On sait que c'est une question classique, mais quelles sont cinq chose que vous emporteriez avec vous si vous étiez bloqué sur une île désertée?
Bu soruyu hiç sormamıştım kendime çünkü insanlarla etkileşimde olmayı seviyorum, ıssız bir adada yalnız kalmak planlarım arasında yok açıkçası. Ama mecbursam.... Hakikaten zor bir soruymuş. Peki, bir Barış Manço albümü... Bilemiyorum, genel olarak eşyalara bağlı olmadığım için şu ya da bu objeyi yanıma kesin almalıyım diyebileceğim bir eşya yok. İnsanlarla iletişim halinde olmam gerekir diye düşünüyorum. Bu yüzden eğer mümkünse yanıma beş kişi alırdım herhalde.
En fait je me suis jamais posé la question. Parce que j’aime le contact donc être sur une île déserte c’est pas dans mes projets. Mais si je suis bloqué, obligé... c’est une question sincèrement très difficile. D’accord, un album de Barış Manço. Je sais pas à dire, je suis pas attaché à tout ce qui est matériel donc je pense pas que j’ai envie obligatoirement d’avoir cette objet qui est avec moi. Moi je pense que j’ai besoin de contacts humain donc si je pouvais emmener avec moi desgens. Cinq personnes voilà.
Ve final sorusu: Gerçekten Fas prensi misiniz?
Et la question finale: Est-ce que vous êtes le prince du Maroc?
Bilmem gerçek mi? Parasız ama büyük bir kalbe sahip bir prens olduğumu söylerim hep. Aslında, 200-300 yıl önceki büyükbabam aristokrat bir aileden geliyormuş. Ama bana ne yazık ki miras bırakmamışlar.
Est-ce que c’est vrai? Alors je dis toujours je suis un prince sans argent mais avec un grand cœur. Donc en fait mon père, il y a très longtemps, il y a 200-300 ans, viens de famille de Aristocratique. Mais ils m’ont rien laissé, j’ai pas eu d’héritage malheureusement.
Comments