Yazan: İrem İkra Güntekin
Refik Anadol Studio’nun katkılarından sonra “Hope Alkazar” adıyla kapılarını tekrardan açmaya hazır olan tarihi Alkazar Sineması; İstanbul’un göbeğinde, sembolik mimarisinin üstüne eklenmiş inovasyonlar eşliğinde sanatseverlerin gözündeki yerini çoktan almış durumda...
Alkazar Dünyası’nın mimarı olan Refik Anadol medya sanatçılığı, yönetmenlik ve illüzyon tasarımcılığı gibi birçok yönüyle tüm dünya tarafından tanınan entel bir adamdır. Kendisini ,Türkiye’de ve dünyada, veri tabanlı yapay zeka sanatı kapsamında ortaya koyduğu göz alıcı eserlerle tanıtmıştır. Hayal gücü tahmin edemeyeceğimiz kadar geniş bir perspektife sahip olan Anadol, “parametrik veri-heykel” yaklaşımıyla mekâna özel çalışmalar yapmıştır. Bu çalışmalar; sanatseverlerin ziyaret etmeyi asla kaçırmak istemeyecekleri kişisel sergilerini ve alanlarında adını duyurmuş markalarla özel işbirliklerini içermektedir. Ayrıca “immersive enstalasyon” yaklaşımıyla da akıl almaz işitsel-görsel projelere imza atmıştır. Bu yaklaşım biçimi ile çalışma yapacağı mekânın özelliklerini mimarî ve medya sanatı arasında kurduğu melez ilişkiyle inceleyip yapay zekâ analizleriyle harmanlamaktadır. Hope Alkazar projesi de yine “immersive enstelasyon alanında gerçekleştirilmiş bir çalışmadır.
Kısaca tanıtmak için bile bilmediğimiz onca terime yer vermem gereken Refik Anadol’un bu başarıya ulaşabilmesinin perde arkasındaysa sıkı bir eğitim hayatı vardır. Kadıköy Anadolu Lisesinin ardından, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde görsel iletişim-tasarım ve fotoğraf-video üstüne kapsamlı bir eğitim almıştır ve sonra, öğretim görevlisi olarak da çalıştığı California Üniversitesi’nde (UCLA) Güzel Sanatlar Bölümünden Medya Sanatı dalında yüksek lisans yapmıştır.
İlhamını bilim ve teknolojiden alan sanatçı çalışmalarının tümünü şu şekilde açıklıyor:
“İnsan ve makine arasındaki diyaloğun derinleşebilme ihtimali ya da bir makinenin insana daha önce sormadığı soruları sordurma potansiyeli çok kuvvetli bir anlam içeriyor ve bu ihtimali kuvvetlendiren bir deneyime dönüşüyor ve bu da görünmeyeni görünür kılmaya çabalıyor.”
Şu anda Anadol’un mimarî ve bilim-teknolojiyi harmanlayarak tasarladığı hikâyeler dünya çapında sergilenmeye devam etmektedir. Ayrıca eklemeliyiz ki sayısız ülke tarafından konuk edilen ve konuşmalar yapan Anadol’un bunca emeği boşa gitmemiş önemli ödüllerle başarılarını süslemiştir.
Refik Anadol’un son sergisi “Dataland Projesi”nin yapımına henüz başlanmışken açılışı yapılan Alkazar Dünyası interaktif bir yapay zekâ sineması olmasının yanında daha önce yapılmış dijital enstalasyon çalışmaları arasında da önemli bir yer tutmaktadır. Geçmişin sinemalarıyla meşhur, görmüş geçirmiş, çokça yaşanmışlığa ev sahipliği yapmış Beyoğlu semtindeki Alkazar Sineması’nın yıllar sonra teknolojinin yenilikçi kullanımı ve Refik Anadol’un yaratıcılığıyla tekrardan aramıza dönmesi ve misafirlerine kapılarını açması geleceğe yönelik bir umut ışığının ruhlarımızda yayılmasını sağlamıştır.
Şahsına münhasır kusursuz bir yapılanma olduğunu içeriye adım atar atmaz fark edeceğimiz Hope Alkazar, Refik Anadol ve Bahar Türkay’ın (Hope Alkazar’ın genel direktörü) da dediği gibi “buraya özel bir çalışma, buraya özel bir emek, buraya özel bir görünüm”e sahiptir. Bu kelimeleri kullanırken aslında ne demek istedikleri oldukça açıktır: Sanatçı mekân içerisinde yapacağı çalışmanın fikrini yine mekânın içinden alıp ana hatlarını mekanın geçmişine, kullanım amacına göre belirlediğinden bahsetmiştir. En nihayetinde burası görmüş geçirmiş, nostaljik bir sinemadır ve içerisinde onlarca film gösterimi yapılmıştır. Anadol’un “Alkazar Rüyası” olarak tanımladığı bu proje aslında alt yapısını seneler önce içeride gösterimi yapılmış 100-150 tane Yeşilçam filminden almaktadır. Yapay zekâ üzerinden yazılan bu hikâye; içerisinde Yeşilçam’ın akılda kalıcı sahnelerini, şarkılarını, senaryolarını ve karakterlerini içermekle beraber yapay zekânın veri tarama teknolojisiyle harmanlanmış şeklini bizlere bir illüzyon gösterisi şeklinde sunar.
Günün sonunda tek bir soruyla yola çıkılıp görkemli bir sosyal-iyilik merkezi haline getirilen Alkazar varoluşunu şu soruya borçludur:
“Bu sinema bir rüya görseydi ya da bize anılarını göstermek isteseydi neler içerirdi?”
Comments