Yazan: İlayda Özdemir
Tecavüz kültürü; tecavüzün ve bu kavramın altında yatan onay inşasının, taciz potansiyelinin ve potansiyel mağdurun suçluluk / sorumluluğunun; eylemler, “zararsız” şakalar gibi çeşitli yollarla normalleştirilmesi anlamına gelir.
Çeviri bir kavram olmasından dolayı kültür sözcüğü olumlu bir çağrışım yapıp yanlış anlaşılmalara yol açabileceğinden çocuk gelinlerin dahi bazı kültürlerin parçası olabileceğini ve kültürün her parçasının benimsenmesinin gerekli olmadığını hatırlatmak isterim.
Öğrenilmiş değer ve davranışlar bütünü savaş durumlarında tecavüzün normal sayılması gibi uç örneklerden bir futbol takımının taraftarlarının karşı takıma üstünlüğünü tecavüz imgeleriyle anlatmasına, ya da günlük hayatta daha sık karşılaşabileceğimiz şakalara, onayın yok sayılmasına veya sorgulanmamasına ve bunun sonucunda potansiyel mağdurların bireyliğini kaybederek cinsel nesnelere dönüşmesine sebebiyet verebilir.
Küçük ya da büyük taciz normalleştirici davranışlar eril merkezli düşünceden kaynaklanır. Bu düşünce sistemi artık aşikar olduğumuz, cinsel saldırı durumunda saldırganın doğası gereğince davranışının beklenilen olması durumunu doğurur. Saldırının “başarı”ya ulaşması mağdurun kendini koruma performansıyla bağdaştırılır. Karakteri, kıyafeti, günlük alışkanlıkları, almadığı güvenlik önlemleri eleştirilir. Eğer aktif bir cinsel hayatı varsa herhangi bir cinsel eylemden zevk alacağı varsayılır.
Bu durumda potansiyel mağdur, tacize uğramamak ve güvende hissetmek için her erkeğin potansiyel tehdit olduğunu varsaymak ''zorunda” bırakılır. Bu absürt durum toplum tarafından, toplumdan ötürü olmasına rağmen eleştirilir; “bütün erkekler değil”.
Ataerkil düşünce ve tecavüz kültürü toplumun her kesimine, dolayısıyla okullara da etki eder. Genç erkeklerin camdan bir fanus içinde bu fikirleri kabullenmesi kendini kimi zaman rahatsız edici oyunlar, kimi zaman tanıdık yüzlerin nesneleştirilmesi kimi zaman da erkeğin kendini mutlak otorite saymasıyla sonuçlanır. Bütün toplum erkek merkezli düzenlenir ve baskıcı otorite figürleri kendilerini aklar. Olaylar eril bakış ile gözden geçirilir ve yargılanır; genellikle mağdurla değil faille empati yapılır, en iyi ihtimalle yakınlar potansiyel mağdur varsayılır. Erkek kendi başına gelmesinden dehşete düşecek de olsa bu ihtimali muhtemelen aklına getirmeyi tercih etmez. Taciz öykülerinin kadınlar arasında yaygın olması “normal”dir.
Elbette böyle köklü düşünceler köklü çözümler gerektirir ve iki günde ortadan kalkmaz. İnsanın kendini bildi bileli bilinçaltında kabul ettiği temelleri yıkması zordur, sarsıcıdır ve zaman alır. Kabul etmemek ve normal olmadığının farkında olmak ya da mizah yoluyla “yumuşat”mamak değişimi başlatacak ufak ama sağlam adımlardır.
Comentarios