Yazan: Zeynep Yaşar
Nedir bu caz?
Sevenin vazgeçemediği, sevmeyeninin çok olduğu caz müzik nedir, ne değildir; gelin birlikte bakalım. Orijinal adıyla “jazz” müzik, daha eskiye dayanmakla beraber 20. yüzyılın ilk yarısında Afro-Amerikanların ortaya çıkardığı bir müzik dalı. Amerika’da ortaya çıkan bu tür; atışma, doğaçlama, swing gibi tekniklerden faydalanıyor. Saksafon, piyano, kontrbas, davul, gitar gibi enstrümanları yoğun olarak içermekte. Sözlükte Amerikalı siyahiler tarafından oluşturulmuş sanatsal halk müziği olarak tanımlanmış. Özel bir ilgi ve bilgi istediğinden dinlemeyi tercih etmeyenler olsa da bu konu hakkında caz üstadları canlı bir caz konserine gitmiş birinin bu türden kolay vazgeçemeyeceğini söylüyor.
Bu müzik nasıl ortaya çıktı?
Çıkışı Amerika’da Afrikalıların taşınır mal statüsünde bulundukları kölelik dönemine denk geliyor, zaten caz müzik de tarlalarda ve demiryollarında çalışan bu işçilerin çalışma sırasında mırıldandıkları ezgilerden doğmuş. Ağır koşullar altında hayatlarını sürdürmeye çalışan bu köleler için cazın aynı zamanda bir isyan aracı olduğu tahmin ediliyor.
Bu başlangıçtan ve uzun bir sürecin ardından bugüne gelen cazın gelişimini birkaç parça olarak inceledik:
Ragtime: 19. yüzyıl sonlarında görülen ragtime, caz gelişimine katkıda bulunan erken müzik tarzlarından biri. Tamamen piyano için bestelenen bu tür, sol elde sabit bas ve akorlar varken sağ el ile “ragging” olarak tanımlanan ritim değiştirmeye dayanan bir tekniğe dayanıyor.
Blues: Cazın en çok beslendiği ve oluşumuna en çok katkı yapmış olan tarz. Vokal yeteneğinin büyük bir önem arz ettiği bu tarz siyahilerin duygu ve hikâyelerini aktarıyor. Caza benzemekle beraber blues daha yavaş, daha geleneksel ve daha gitar ağırlıklı olmasıyla cazdan ayrılıyor.
Dixieland: 1920’lerin başında ortaya çıkmış. İsmi New Orleans’lı bir grup olan The Original Dixieland Jazz Band’den gelmekte. Genellikle enstrümantal olarak icra edilen bu tarz geleneksel caz olarak da biliniyor.
Big Band: Dixieland cazın yükselişiyle orkestralarla icra şeklinde yeni bir tarz. Bu orkestralar “Big Band” ismini alıp “Swing” olarak adlandırılan, insanların dans edebileceği müzikler yaptılar. 1930-40’larda daha da popülerleşen bu tarzın müzisyenlerinin sergiledikleri saatlerce süren performanslar mevcut. Radyonun yayılmasıyla beraber evlere de ulaşan bu müzik büyük ustaları orkestralarda birleştirmesi sayesinde kaliteli çalışmalar ortaya konulmuş.
Bebop: Big Band’e tezatla 1940’larda ortaya çıkan Bebop küçük müzisyen gruplarınca icra ediliyordu ki bu da müzisyenlere daha fazla solo imkânı tanıyan bir durumdu. Bu müzik karmaşık akorlar ve melodilerle kurulmuş olup dans etmeye uygun olmayan, dinlemeye yönelik bir müzikti.
Cool Jazz: 1940’ların sonunda ortaya çıkan birçok tarzdan biri. Bebop’a göre daha ince, yumuşak ve güçlü bir tarz. Yıllarca popüler kaldı.
Latin Jazz: 1930’larda doğup günümüze kadar gelen bu tarz, Latin dans ritimleri ve caz ezgileri kombinasyonundan oluşmakta.
Free Jazz: Cazda gelişen yeni yönelimleri kategorize etmek için kullanılan bir terim bu. Başlangıcı 1960’lar olup günümüze ulaşmış, deneysel bir tarz aynı zamanda. Batı’ya ait olmayan, Orta Doğu, Çin, Hindistan veya Afrika müziklerinden yeni tınılar kullanarak diğer tarzlardan ayrılan bu tarzın müzisyenleri organize bir kaos hissi verecek şekilde spontane ve bağımsız hareket eder.
Fusion: Bugün varlığını sürdüren bu tarz 1970’lerde oluştu. Jazz-rock olarak da adlandırılmakta. Caz ve rock ritimlerinin kombinasyonundan doğan tarz akustikten çok elektronik, elektro baslar, gitarlar, synthesizer’lar içerir.
Hot Jazz: Cazın sahneye geçişinden sonra gelişen melodilerle meydana geldi. Herkesin kendi stillerinde sololar yaptığı bir dal.
Cuse: Hot Jazz’ın olgunlaşmış hali, devamı. Cazın tamamlanmış ve karakteri netleşmiş bir müzik haline geldiği aşama aynı zamanda. Bu dönemde büyük caz sanatçıları yetişmişti.
Peki, caz neden farklı?
Caz müzik, her ne kadar dinlemeyen büyük bir kesime sahipse de güçlü ve sadık bir dinleyici kitlesi de bulunmakta ve caz için bu durum diğer müzik türlerinden daha keskin şekilde göze çarpıyor. Vokal kadar enstrümanların da ön planda olduğu bu türün insanları kendine bağlayan yanlarından biri de doğaçlamalar. Üst seviye enstrüman bilgisiyle beraber yoğun bir duygu ve müzik birikimi de gerektiren doğaçlamalar cazın olmazsa olmazlarından.
Dinleyiciyi çok çabuk içine alması, onu da oturduğu yerden istemsizce ritim tutmaya veya dans etmeye başlatması da cazı farklı kılan bir yan. Kendini sürekli yenileyen ve kendi içinde yeni akımlar yaratmaya devam eden bir tür olmakla beraber isyanın, başkaldırının müziği olarak da ifade ediliyor. Ruha hitap eden heyecan verici alt yapı ve ezgileriyle ortaya çıkardığı coşkulu tarzından ötürü aşkın da sembolü olarak kabul ediliyor.
Jazz denince akla gelen, önerdiğimiz birkaç ismi de yazıya eklemek istedik.
Efsaneleşmiş isimleri merak ederseniz Louis Armstrong, Frank Sinatra, Art Blakey, Duke Ellington, Miles Davis, Charles Mingus, John Coltrane, Wes Montgomery, Dizzy Gillespie, Charlie Parker, Herbie Hancock, Nat King Cole, Billie Holiday, Kurt Elling, Thelonious Monk, Elvin Jones, Glenn Miller, Roy Eldridge, Coleman Hawkins, Nina Simone, Ella Fitgerald;
Daha modern çalışmalar görmek isterseniz Yissy Garcia, Marquis Hill, Moses Boyd, Shabaka Hutchings, Wynton Marsalis, Christian Scott, Esperanza Spalding, Dee Dee Bridgewater, Gary Burton, Al Jarreau;
Ya da biraz da yerli dinlemek istiyorum derseniz Kerem Görsev, Elif Çağlar Muslu ve Ferit Odman ilk bakmanız gerekenlerden.
Comments